varoluşçuluk felsefesiyle tanıdığım duvar ile kendini sevdiren bulantı ile hayran bırakan 20. yüzyılın en büyük filozofu..
aynı zamanda kendisi akıl çağı isimli romanıyla aldığı nobel ödülünü reddetme nedeninin kesinlikle ödülü küçümsemek amaçlı olmadığını kendi kişisel görüşleri nedeniyle ödülü kabul edemeyeceğini söylemiştir.
"nobel ödülü, kapitalizmin benim gibi ihtiyar bir devrimciden intikam alma isteğidir" diyerek hayatı boyunca karşı geldiği bat'ının doğu üzerindeki sömürü hegemonyasını bir politik duruştan öte bir yaşam şekli olarak benimsediğini vurgulamıştır.
onun varlığı ve varoluşu ele alış biçimi önceden tanımlanmış her şeyi reddetmekle başlar. öyle ki örneğin bir denizin varoluşu üzerine düşünmek için ancak onunla ilgili öğrenilmiş tüm bilgilerden kurtulmak gerektiğini söyler. pişmanlığı en büyük günah sayar, çünkü bir hata yapılmışsa yapılması gerektiği içindir. o gün yapılmasa onun bir hata olduğu anlaşılmayacak ve yaşamın başka bir yerinde yapılacaktır. hatalar da doğrular da insana aitse onları kabullenmek gerekir. çünkü insan kendini oluşturan, var eden şeyleri inkar ederse varoluşunu tamamlayamaz, en basitinden mutsuz olur. onlardan utanmak ve onlarla gurur duymak aynı derecede aptallıktır.
son olarak: jean paul sartre hiçbir zaman kendini varoluşçu, felsefesini de varoluşçuluk olarak ifade etmemiştir. klasik felsefe anlayışının çöküp modern felsefenin ortaya çıktığı 20. yüzyılda kendisinin başını çektiği yeni bir felsefi anlayış ortaya çıkmış, ne o ne de simon de beauvoir buna bir ad koymuşlardır. daha sonra bu felsefi ekolü değerlendirenlerin etkisiyle varoluşçuluk denince akla gelen ilk iism olmuştur.
- İnsanoğlu özgürlüğe yazgılıdır; çünkü, bir kere dünyaya atıldıktan sonra yaptığı her şeyden sorumludur.
- Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür.
- Birini sevmeye koyulmak başlı başına bir iş, bir girişimdir. Güç ister, yürek ister, körlük ister. Hatta başlangıçta öyle bir an vardır ki uçurumun üstünden sıçramak ister; düşünmeye kalkarsan aşamazsın onu.
- İnsanın özgürlüğü, kendisine yapılanlara karşı takındığı tavırda gizlidir.
- Var olmak susamadan içmek gibi bir şeydir.
- Aşk; iki insanın bilinçlerini birleştirme çabasıdır. Boşuna bir çaba, çünkü insan kendi bilincine mahkumdur.
- Varlığında, varlığın var olmasının söz konusu olduğu bir varlık olarak var olan bir varlığım.
İntihar kaçış değil, reddediştir..
- En büyük günah pişmanlıktır..
- Nesnelerin bir ters yüzü vardı, insan aklını kaçırdığı zaman bunu görürdü..
- En bayağı bir olayın serüven haline girmesi için onu anlatmaya koyulmamız gerekir ve yeter. İnsanları aldatan da bu zaten. Kişioğlu hikâyecilikten kurtulamaz, kendi hikâyeleri ve başkalarının hikâyeleri arasında yaşar. Başına gelen her şeyi hikayeler içinden görür. Hayatını sanki anlatıyormuş gibi yaşamaya çalışır.
- Düşünce özgürlüğünden yoksun olmak düşündüğünü söyleyememek değil hiç düşünememiş olmaktır..
- Resmi payeleri hep reddettim. Legion d’Honneur’ü de kabul etmemiştim. Fransız akademisine de girmedim. Yazar kendisinin bir kuruma dönüştürülmesini reddetmelidir. Bu onur verici bir paye dahi olsa bunlar kişisel nedenlerim. Ayrıca şu da var: Ben iki kültürün barış içinde bir arada yaşayabilmesi için uğraşıyorum. Elbette çelişki ve çatışma var ve olmalı. Burjuva bir ailede yetiştiğim halde sosyalist oldum. Sempatim ondan yanadır. Bir de bu yüzden , bu ödülü verenlerin konumundan dolayı , kabul edemem. (Nobel Ödülünü reddettikten sonra)
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.
